Tarihi: 10 Kasım 2009 Salı, 17:09
|
Şu hayatta neler öğrendik.. hayat bilgisi olabilecek bilgilerdi bir çoğu .. hayat ilk önce sınav yapar sonra dersini verir... Hayata Dair herşey...HAYAT OKULU ...
Tarihi: 10 Kasım 2009 Salı, 17:09
|
Habib Baba, 4. Murad devrinin gizli, kimsenin bilmediği Allah dostlarındandı r. Yaşlıdır,fakirdir, gariptir. Fakat Rabbinin katında da alemlere denk bir değerin sahibidir.
Yaşlı Habib Baba, uzun bir kervan yolculuğunun sonunda Erzurum'dan İstanbul'a gelmiştir. Yolculuğunun tozunu, yorgunluğunu atmak için bir hamama gider... Niyeti, şöyle iyice bir keselenip, paklanmak... Bedenini de ruhuna denk kılmaktır.
Fakat hamamcı Habib babayı içeri sokmak istemez.
'Bugün' der, 'Sultan Murad'ın vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri alamıyoruz.'
Habib baba üzülür... Rica, minnet eder, yalvarır...
'Ne olursun' der, 'kimseye varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım. Bu tozlu bedenle Rabbime ibadet ederken utanıyorum.Binbir dil döker.Hamamcı ehl-i insaftır... Dayanamaz... Kabul eder... Hamamın en sonundaki odayı göstererek ...
'Baba şu odada hızla yıkanıp çık, parada istemem. Yeter ki vezirler, senin farkına varmasınlar.'
Habib baba sevinerek kendine gösterilen yere girer. Yıkanmaya başlar... Ve bu arada hamamcının karşısında yeni bir müşteri belirir. Boylu, poslu, genç, yakışıklı biridir bu gelen. Onunda görünümü fakirdir... Ama sadece görünümü... İkinci müşteri kılık değiştirmiş, 4.Murad'dır. O gün vezirlerinin topluca hamam alemi yapacaklarından haberdar olan padişah merak etmiştir.
'Hele bir bakalım' demiştir, 'bizim vezirler, hamamda benden uzakta, kendi başlarına ne yaparlar, nasıl eğlenirler?'
Ve bu merak padişahı, tebdil-i kıyafet ettirerek, hamama getirmiştir. Az önce yaşananlar bir kez daha tekrarlanır.. .
Hamamcı vezirler der almak istemez... Padişah ise, ne olursun der, bastırır ve padişah galip gelir... Habib babanın yıkanmakta olduğu odayı göstererek, genç padişahın kulağına fısıldar:
'Şu odada bir ihtiyar yıkanıyor. Sende sar peştemali beline gir yanına... Beraber sessizce yıkanın, bir an evvel çıkın... Ve ekler: 'Aman ha! Vezirler varlığınızı bilmesinler. '
Sonra 4.Murad da Habib babanın yanına süzülür. Beraber sessizce yıkanmaya başlarlar. Bu arada, hamamın büyük salonundan gelen tef, dümbelek, şarkı, türkü sesleri ortalığı çınlatmaktadır. ..
Habib babanın gözü, genç hamam arkadaşının sırtına takılır. Biraz kirlenmiş gibi gelir ona... Allah hikmeti gereği dostuna, o yanındakinin tedbil-i kıyafet etmiş padişah olduğunu ilham etmemiştir...
Ve yanındakini, görüntüsüne uygun, kendi gibi fakir bir delikanlı zanneden Habib baba yumuşak bir sesle konuşur:
'Evladım' der, 'Sırtın fazlaca kirlenmiş, müsade edersen bir keseleyivereyim. '
Padişah aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve bü yük bir haz duyar... Haz duyar, çünkü ömründe ilk defa biri ona, padişah olduğunu bilmeden, sırf bir insan olarak, karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif etmektedir.
Memnuniyetle Habib babanın önünde diz çökerken: 'Buyur baba' der, 'ellerin dert görmesin' Bu arada içerideki alemin sesleri hamamı çınlatmaya devam etmektedir. Habib baba, 4.Murad'ın sırtını bir güzel keseler... Fakat padişah kuru bir teşekkürle yetinmek istemez.. Ne de olsa insandır ve o da her insan gibi kendine yapılan iyiliklerin kölesidir.
'Baba' der, 'gel bende senin sırtını keseliyeyim de ödeşmiş olalım.'
Habib baba, teklifin kimden geldiğinden habersiz, tebessümle;
Olur evlad' deyip, sultanın önünde diz çöker. Bu arada, Sultan Murad kese yaparken bir yandan da Habib babayı yoklar, ağzını arar...
'Baba' der, 'görüyormusun şu dünyayı... Sultan Murad'a vezir olmak varmış... Bak adamlar içerde tef,dümbelek hamamı inletiyorlar, sen ve ben ise burada iki hırsız gibi...'
Habib baba Sultan Murad'ın cümlesini tamamlamasına fırsat bile bırakmaz, kendi hükmünü söyler... Sultan Murad'ın Habib babadan duydukları, ağzı açık bırakıp, keseyi elden düşürten cinstendir:
'Be evladım' der, Habib baba, 'Sultan Murad dediğin kimdir? Sen asıl Alemlerin Sultanına kendini sevdirmeye bak ki, O seni sevince sırtını bile Sultan Murad'a keselettirir. ..'
Harvey Maxwell, daima yoğun tempo çalışan bir borsa brokırıydı. Hele bugün, olağandışı bir yoğunluk yaşamaktaydı. Büro her zamankinden daha kalabalıktı. İnsanlar alıyor, satıyor, bağırıyor, çağırıyorlardı. Fakslar durmadan çalışıyor, telefonlar durmak bilmiyordu.
Harvey bir yandan telefonlara koşuşturuyor, öte yandan kendisine yüzbinlerce soru soran müşterilere cevap yetiştirmeye çalışıyordu. Birçok hareketli parçadan oluşmuş bir makine gibiydi. İşte borsa, para dünyası buydu. Burada, duygulara ya da doğal dünyaya yer yoktu.
Öğle zamanı herşey sessizliğe büründü. Harley, kalemi kulağının arkasında, elinde bir sürü ordino ile masasında çalışmaya devam ediyordu. Birden irkildi, güzel çiçek kokuları geldi burnuna. İlkbahar rüzgarları gibi. Bu, yan odadaki sekreteri Bayan Leslie'nin kokusuydu. O anda borsa dünyası yok oldu. Miss Leslie hemen yan odadaydı, yirmi adım ötede.
"Yapmalıyım" dedi Harvey. "Hemen şimdi soracağım ona. Niye bekledim sanki bugüne dek."
Hızla yan odaya geçti. İki adımda sekreterinin masasına ulaştı. Bayan Leslie ona sevecen bir gülümsemeyle bakıyordu, yanakları hafifçe kızarmıştı.
- Bayan Leslie
dedi Harvey aceleyle.
- Yalnız bir dakikam var ve o bir dakika içinde de size çok önemli birşey söylemek istiyorum, Karım olur musunuz ?Size söylemek için hiç zamanım olmadı ama, bilin ki sizi gerçekten seviyorum. Lütfen çok acele cevap verin, içerde telefon çalıyor
- Ne, ne demek bu ?
diye bağırdı genç kız. Ayağa kalkmış, hayretler içinde bakıyordu karşısındaki adama.
- Anlamıyor musun ?
diye yanıtladı aceleyle Harvey, öbür odada çalmaya devam eden telefona kulak vererek.
- Benimle evlenmeni istiyorum. İşlerin hafiflediği şu anısana bunu sormaya ayırdım.
Başını kapıdan tarafa çevirip kayıt memuruna bağırdı.
- Pitcher, şu telefona bakıver
Bayan Leslie'ye dönüp yumuşakça ekledi.
- Benimle evlenecek misiniz ?
Sekreter önce şaşırdı, sonra ağlamaya, daha sonra da gülmeye başladı.
Kollarını brokırın boynuna dolayarak,
- Şimdi anlıyorum, bu borsa işi senin aklını başından alıyor
dedi.
- Hatırlamıyor musun Harvey ? Dün akşam saat sekizde köşedeki küçük kilisede evlendiğimizi unuttun mu sevgilim ?
(O.Henry'nin The Romance Of A Busy Broker adlı hikayesinden çok kısaltılmış bir uyarlama.)